18 Ekim 2011 Salı

Arıcılık Malzemleri Web sitemiz

Arıcılık malzemeleri web sitemiz çiçeği burnunda bir satış sitesi olup en uygun fiyatları sunduğu hususunda iddialıdır.Az satıp çok kazanmaktan daha çok kazan kazan formülünü devreye sokuyoruz. Bu yolla hem arıcılarımız hemde biz kazanmış oluyoruz..Arıcılarımızın kazanmasından daha çok mutlu oluyoruz. Çünkü bizde o camianın bir üyesiyiz..Aktif olarak arıcılık yapıyoruz..Piyasaya arzettiğimiz her malzemeyi bizzat kullnıyor,artı ve eksilerini değerlendiriyoruz..Böylece Anadolu arıcılığının gelişip ilerlemesine katkı vermiş olduğumuza inanıyoruz..




http://www.aricilikmalzemeleri.web.tr/








Her çeşit bal süzme makinesi işletmemizde mevcuttur.



6 Ekim 2011 Perşembe

ORGANİK ARICILIKTA ÜRETİM

Arıcılıkta Organik Üretim


Makale Yazarları:  Veysel Serkan Günbey1, Belgin Öztürk1



www.organikbal.com



www.aricilikmalzemeleri.web.tr



1Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Van

Özet: Son yıllarda Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok dünya ülkesinde organik

ürünlere talep artmıştır. Uygun coğrafyası ve bitki örtüsüyle büyük bir arıcılık

potansiyeline sahip Türkiye’de 2000 yılında organik arıcılık yapan üretici sayısı 7 iken

bu rakam 2005 yılında geçiş sürecindeki üreticiler ile birlikte 370’e ve bal üretimi de

508 tondan 670 tona yükselmiştir. Var olan potansiyelin değerlendirilerek organik

arıcılığın kurallarına uyulmasıyla arıcılıkta organik üretimin artırılması ve ihracatın

geliştirilmesi mümkündür.

Anahtar Kelimeler: Organik Üretim, Organik Arıcılık, Organik Bal

Organic Production in Beekeeping

Abstract: In recent years, demand for organic products has increased in the world

especially in Europe. In 2000, there were only 7 organic beekeepers in Turkey that has a

big apiculture potential because of its suitable geographical structure and natural plant

cover. Therefore, in the number enlarged 2005 to 370 including transitive producers.

Moreover, organic honey production increased from 508 tones to 670 tones. It is highly

possible to increase the organic honey production and its export by utilizing its present

potential and by obeying organic beekeeping rules.

Key Words: Organic Production, Organic Beekeeping, Organic Honey

Giriş

Dünyada hızla artan nüfus karşısında besin kaynaklarının azalması, insanoğlunu birim

alandan daha fazla ürün elde etmeye yöneltmiştir. Üretimden tüketime kadar olan süreç

içerisinde verimliliği artırmak amacıyla kullanılan sentetik girdiler konvansiyonel

tarımda istenilen ürün artışını sağlamıştır. Ancak bu girdilerin bilinçsiz kullanımı ürün

kalitesinin düşmesine ve çevre kirliliğine neden olmuş ve insan sağlığını olumsuz

etkilemeye başlamıştır. Bu nedenle sentetik girdilerin yoğun olarak kullanıldığı gelişmiş

ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede konvansiyonel tarıma alternatif arayışlar

gündeme gelmiştir. Doğayı kirletmeyen, insan ve hayvan sağlığını korumayı hedefleyen

organik tarım, bu arayışlar esnasında filizlenerek önemli bir sektör haline gelmiştir.

________________________________________

Page 2

2

Üretimden tüketime kadar tüm aşamaları kontrollü ve sertifikalı olan organik tarımda

başlangıçta bitkisel üretim ağırlıkta ise de sektörde meydana gelen önemli gelişmeler

organik hayvancılığa hız kazandırmıştır. Günümüzde ekolojik dengenin korunarak

biyolojik gelişmeyi sağlayacak şekilde planlanan organik tarımda hayvansal ve bitkisel

üretim birlikte düşünülmek zorundadır. Bu sistemde bitkisel üretim bir yandan

işletmeye gelir sağlarken diğer yandan da hayvancılık için önemli bir girdi

durumundadır. Organik üretimde öncü durumda olan birçok ülkede bitkisel üretimin

yanında hayvansal üretime de büyük oranda geçişler başlamıştır. Bu ülkelerde süt, et,

yumurta ve bal üretiminde önemli gelişmeler kaydedilmişken Türkiye’de hayvancılıkta

organik üretim ilk olarak arıcılıkta yapılmıştır (Saner ve Engindeniz, 2001).

Arıcılık, arazi varlığına bağlı olmaması, küçük bir sermaye ile yapılabilmesi, kısa

sürede gelir getirmesi, büyük kesime istihdam ve gelir sağlayabilmesi, polinasyon ile

bitkisel üretime katkısı gibi özellikleriyle diğer tarımsal faaliyetlere oranla büyük

avantajlara sahip bir tarımsal faaliyettir. Türkiye uygun ekolojisi, zengin florası ve

koloni varlığı ile büyük bir potansiyele sahiptir (Şahinler ve ark., 2003).

Dünyada ve Türkiye’de Organik Tarımsal Üretim ve Organik Arıcılık

Konvansiyonel hayvancılıkta çiftlik hayvanlarının performanslarının arttırılması ve

üretim artışı ile üretim masraflarının azaltılması yolunda son yıllarda önemli gelişmeler

kaydedilmiştir. Ancak bu üretim artışı çevreye, hayvan sağlığı ve refahına uygun olarak

gerçekleştirilememiştir. Güvenilir ve sağlıklı ürünlere daha fazla fiyat ödemeye razı

olan tüketici sayısındaki artış, üretici üzerindeki ekonomik baskıların azaltılmasını

kolaylaştırmıştır. Sonuçta organik ürün talebi ile türlerin, doğanın, yeraltı sularının ve

hayvanların korunması isteği hayvansal üretimde de yeni arayışlara yönelme sonucunu

doğurmuş ve organik hayvancılık ön plana çıkmıştır (Sundrum, 2001).

Avrupa ülkelerinde konvansiyonel tarımdan organik tarıma geçiş irdelendiğinde tüketici

ile üretici arasındaki etkileşim dikkat çekmektedir. Bununla birlikte Avrupa Birliği’nde

organik üretime geçiş sürecinde, birim alan başına belirli bir destek sağlandığından

1990’lı yıllardan sonra organik üretimin hızla yayılması sağlanmıştır. Bunun en güzel

örneği, ekili alanların %20’sinde organik üretim yapılan Avusturya’dır. Ancak geçiş

sonrası dönemde desteğin azaltılması veya kaldırılması, özellikle Portekiz, Fransa ve

spanya’da organik tarım işletmelerinin sayısının azalmasına neden olmuştur. Örneğin

spanyada organik hayvancılıkta faaliyet gösteren işletme sayısı azalmış ve yalnızca 50

________________________________________

Page 3

3

civarında organik arıcılık işletmesi faaliyetine devam edebilmiştir (Altuğ, 2005).

srail’de ise organik üretimle ilgili özendirici politikalar ve üreticilerden gelen bilinçli

taleplerin üretime geçişte ön plana çıktığı görülmektedir. Macaristan Pazar stratejileri

geliştirerek ve konuyla ilgili bilgi ağı oluşturarak farklı yöntemler uygulamıştır. Bu

sayede organik tarım işletmesi sayısını 1998 yılında 451’e organik bal üretimini ise 80

tona yükseltmiştir (Anonim, 2006).

Avrupa ülkelerinde organik tarıma geçişte temel etkenlerden biri olan tüketici-üretici

ilişkisinin en iyi örneklerinden biri Danimarka’da görülmektedir. Her iki gurubun da

etkin rolü ile oluşturulan organik tarıma yönelik politikalar öncelikle pazar dengeleri,

tüketim şekilleri, kalite ve sağlık koşulları gibi talep oluşturmaya yönelik güçlü önerileri

içermektedir. Organik tarımda önemli ilerlemeler gösteren ülkelerden biri olan talya’da

ise organik üretime yönelik kampanyalar yürütülerek kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve

talep oluşturulması hedeflenmiştir. Bu sayede 2004 yılında talya’da organik üretim

yapan tarım işletmeleri sayısı 42.185’e ve organik bal üretiminde kullanılan kolini

sayısı 76.607’ye yükselmiştir. Pazar dengelerini dikkate alan diğer bir ülke olan

Almanya’da ise yine tüketici talepleri değerlendirilmiş ve tüketicilerin kampanyalarla

bilinçlendirilmesi amacı ile bir fon dahi kurulmuştur (Anonim, 2006).

Geliştirilen politikalar sayesinde organik tarıma yönelişler artmış ve bazı tarımsal

faaliyetler biraz daha ön plana çıkmıştır. Bu faaliyetlerden biri olan organik arıcılıkta,

diğer organik tarımsal faaliyetlerde olduğunun aksine, Avrupa ülkelerinden ziyade başta

Amerika olmak üzere çeşitli kıta ülkelerinin etkinliği söz konusudur. Organik bal

üretimde Meksika ilk sırada yer alırken Arjantin, Brezilya, Çin, Yeni Zelanda, Bolivya,

Kolombiya, Mısır, Uruguay ve Kostarika gibi ülkeler diğer önemli üretici ülkelerdir

(Uğur, 2004; Öztürk, 2004).

Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tüm dünyadaki organik

tarım hareketlerini bir çatı altında toplamayı, hareketin gelişimini sağlıklı bir şekilde

yönlendirmeyi, gerekli standart ve yönetmelikleri hazırlamayı, tüm gelişmeleri

üyelerine ve çiftçilere aktarmayı amaçlamaktadır. Temel ilkeler olarak geliştirilen

kurallar dizini 1998 yılında IFOAM Temel Standartları olarak modifiye edilmiş ve

genel kurul tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Avrupa Birliği (AB),

Birleşmiş Milletler Tarım-Gıda Örgütü (FAO), Dünya Ticaret Organizasyonu (WTO),

________________________________________

Page 4

4

Uluslar Arası Doğa Koruma Birliği (IUCN) gibi uluslararası kuruluşlar da organik

üretimde etkin diğer kuruluşlardır (Anonim, 2007a).

Türkiye’de 15.795 çiftçi ile 11.325 hektar alanda, balın da içinde bulunduğu 98 çeşitte

organik üretim yapılmaktadır. Elde edilen organik ürünler çoğunluğu Avrupa Birliği

üyesi 20’den fazla ülkeye ihraç edilmektedir. Konuya yönelik olarak Tarım Bakanlığı

tarafından “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına lişkin Yönetmelik”

hazırlanmış, Temmuz 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye’de 2000 yılındaki

organik arıcılıkla uğraşan üretici sayısı 7 iken bu rakam 2005 yılında geçiş sürecindeki

üreticiler ile birlikte 370’e ve bal üretimi ise 508 tondan yaklaşık 670 ton’a yükselmiştir

(Anonim, 2007b). Üretilen bal ngiltere, talya, Japonya, Singapur, Norveç ve Almanya

gibi ülkelere ihraç edilmektedir. Almanya’ya 2000 yılındaki yaklaşık 20 ton’luk organik

bal ihracatı 2004 yılında % 62 artarak 32,5 ton’a ulaşmıştır (Anonim, 2007c).

Organik tarımsal üretimi geliştirme çalışmalarına hız kazandırmak amacıyla 2000

yılında Devlet Planlama Teşkilatı kapsamında Ekolojik Tarımı Yaygınlaştırma Fonu

kurulmuştur. Bu fon 1.5 trilyon TL üzerindeki bütçesini organik tarıma ayırmıştır.

Ayrıca Ege hracatçı Birlikleri tarafından bir veritabanı oluşturularak organik ürünlerin

ticaret miktarları saptanmaya çalışılmıştır (Kısagüner, 2001).

Çizelge 1. 2005 Yılı Türkiye’de Organik Bal Üretim Verileri (Anonim, 2007c).

ller

Üretici Sayısı Koloni Sayısı (Adet)

Bal Üretimi (Ton)

Ardahan

2

390

0.96

Artvin

6

248

4.60

Çanakkale

35

1158

-

zmir

1

2500

90.00

Kahramanmaraş

1

1500

55.00

Muğla

56

16330

412.00

Rize

3

128

-

Trabzon

1

111

-

Van

20

2030

10.00

Zonguldak

2

80

0.15

Toplam

127

24475

572.71

________________________________________

Page 5

5

Çizelge 2. 1998–2005 Yılları Arasında Türkiye Organik Bal hracatı (Anonim, 2007c).

Organik Arıcılık

Organik arıcılık doğada bulunan nektar, polen, su ve propolisin arılar tarafından

toplanarak çeşitli arı ürünlerine dönüştürülmeleri işleminde, üretimden tüketime kadar

tüm aşamalarında sunî besleme ve kimyasal ilâçlama yapmadan, organik tarım

alanlarında veya doğal yapısı bozulmamış florada her safhası kontrollü ve sertifikalı

yapılan arıcılık faaliyetlerine denir (Yücel, 2005). Arıcılıkta yeterli teknik bilgi ve

becerinin yanında, üretimin floraya bağımlı olması organik bal üretimini daha da

güçleştirmektedir. Buna karşılık organik bal üretiminin sözleşmeli üretim modeli ile

yapılması, sağlıklı ve kaliteli ürün talebiyle doğrudan ihraç edilebilmesi ve yüksek

fiyatlı oluşu bu üretim modelini avantajlı duruma getirmektedir. Organik arıcılıkta

konvansiyonel arılığa oranla pek çok uygulama farklılıkları bulunmaktadır. Geçiş

dönemi ile başlayan bu farklılıklar ürünlerin pazarlanması aşamasına kadar devam

etmektedir.

Yıllar

Ülke

Miktar (Kg)

Tutar ($)

1998

ngiltere

85.087.50

43.953.63

1998

Almanya

20.044.20

227.927.98

1999

ngiltere

78.700.00

183.091.15

2000

Almanya

20.400.00

38.201.81

2001

Almanya

20.000.00

42.386.61

2001

ngiltere

10.200,00

20.463.58

2002

Almanya

384.825.00

848.083.44

2002

Norveç

501.12

3.423.76

2003

Almanya

20.100.00

48.610.84

2003

Japonya

1.883.20

15.425.81

2003

Singapur

529.92

3.211.16

2003

talya

42.000.00

87.862.26

2003

Almanya

20.100.00

60.076.00

2003

Almanya

24.192.00

79.440.26

2004

Almanya

16.470.00

46.998.88

2004

Almanya

16.000.00

48.667.70

2005

Almanya

20.100.00

45.479.71

________________________________________

Page 6

6

Geçiş Dönemi

Geçiş dönemi, organik üretim için karar alarak bu üretim için gerekli hazırlıkların

yapılmaya başlanmasından organik ürünün üretilip, belgelendirilmesine kadar geçen

döneme denilmektedir. Arıcılık işletmesine konvansiyonel üretimden organik üretime

geçiş için bir yıllık süre verilerek işletmenin organik üretim esaslarına uyumu sağlaması

sağlanır. Bu süreden önce veya geçiş dönemi içerisinde arıcılık işletmesi “organik

üretim” adı altında ürün pazarlayamamaktadır (Yücel, 2005).

Çizelge 3. 2005 Yılında Türkiye’nin Organik Arıcılığa Geçiş Sürecindeki Üretim

Verileri (Anonim, 2007c).

ller

Üretici Sayısı

Koloni Sayısı (Adet) Bal Üretim (Ton)

Ardahan

44

1860

-

Artvin

18

797

0.50

Ağrı

1

700

10.00

Adıyaman

1

290

1.50

Bayburt

1

53

1.00

Çanakkale

17

399

5.76

Çankırı

1

400

6.00

Düzce

9

670

16.75

Erzurum

4

800

13.70

Gümüşhane

1

300

7.00

Hatay

1

150

3.00

zmir

5

1300

-

Manisa

2

450

-

Mersin

2

350

2.80

Muğla

94

14360

-

Rize

5

347

2.65

Tekirdağ

6

280

-

Trabzon

1

300

6

Tunceli

27

1740

16.50

Van

1

300

4.50

Zonguldak

2

165

0.15

Toplam

21

243

26011

97.81

Kolonilerin Bulunduğu Bölgenin Yapısı

Arılığın bulunduğu bölgede arılar için yeterli miktarda doğal nektar, polen ve temiz su

kaynağı bulunmalıdır. Kolonilerin bulunduğu bölge yerleşim merkezlerinden, endüstri

alanlarından, karayollarından ve tarımsal ilâçların kullanıldığı konvansiyonel tarımın

yapıldığı bölgelerden uzakta olmalıdır. Organik bal üretimi için asgari 3 km yarıçaplı

alan içerisinde organik bitkisel üretim yapılmalı veya doğal bitki örtüsü bulunmalı,

ayrıca bu alan 1 yıl önceden kontrol ve sertifikasyon kuruluşunca denetim altına

alınmalıdır. Arı nakilleri stressiz ve kısa zamanda gerçekleştirilmelidir. Kimyasal

________________________________________

Page 7

7

mücadele yapılan ve karantina tedbirleri uygulanan alanlarda organik arıcılık

yapılamayacağı ve konvansiyonel tarım arazilerine yakın olarak yerleştirilen

arılıklardan elde edilen arı ürünleri “organik ürün” olarak değerlendirilmeyeceği

unutulmamalıdır (Uygur, 2004; Yücel, 2005).

Arı Irkı

Özellikle organik üretimde kullanılacak arı ırkı belirlenirken bölgesel koşullara en iyi

şekilde adapte olabilecek ve hastalıklara karşı dirençli bölgesel ekotipler göz önünde

bulundurulmalıdır. Söz konusu ekotipteki arının çevreden daha fazla nektar ve polen

toplama yeteneğine sahip olması gibi bir üstünlüğü beraberinde getirmektedir. Arı

kolonileri, organik üretim yapan işletmelerden suni oğul veya konvansiyonel üretim

yapan işletmelerden alınan arı kolonilerinin organik petekli çerçevelere aktarılmasıyla

elde edilir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmeliğe göre ana arı

ihtiyacı yapay tohumlama ile veya geleneksel üretimlerden kolonilerin % 10’ u kadar

alınarak karşılanabilir (Yücel, 2005; Anonim, 2007b).

Üretimde Kullanılan Malzemelerin Özellikleri

şletmelerde kullanılan kovanlar ahşap kökenli doğal malzemelerden imal edilmiş

olmalıdır. Kovanlar balmumu, reçine, propolis ve bitkisel yağlar gibi doğal ürünler

kullanılarak boyanmalıdır. Ayrıca kovanlar arıların biyolojik özellikleri ve isteklerine

uygun olarak standart ölçülerde olmalıdır. Kovan parçalarının birleştirilmesinde çivi

veya metal malzeme kullanılmamalı, kullanılmış ise bu bölgeler propolis veya bal

mumu gibi doğal ürünler ile kapatılmalıdır (Emsen ve Genç, 2004). Organik üretimde

kovanlar pürmüz ile yakılarak, kullanılan diğer malzemeler ise doğal bitki özlerinden

yararlanılarak dezenfekte edilmelidir. Konvansiyonel üretimden organik tarıma geçiş

döneminde kovandaki peteklerin tümünün organik peteklerle değiştirilmesi

gerekmektedir. Bu amaçla organik balmumu kullanılmalıdır. Organik olmayan bal

mumu kullanılması durumunda, kalıntı analizi yapılarak balmumunda ilaç kalıntısı

olmadığının belgelenmesi gerekmektedir (Yücel, 2005).

Kolonilerin Beslenmesi

Sorunsuz bir kışlama için kovanlarda yeterince bal ve polen bırakılmalıdır. Organik

arıcılıkta arıların beslenmesi kendi kovanlarından elde edilen organik balla olmalıdır.

Ancak arıların yaşamı suni yemlemeye bağlı olduğu durumlarda organik biçimde

üretilen bal yerine, özellikle iklim koşulları balın kristalleşmesini hızlandırıyorsa,

________________________________________

Page 8

8

organik bitkisel üretim ile elde edilen şekerden yapılacak şurup veya organik şeker

melası kullanılmasına izin verilmektedir (Anonim, 2007b). Beslemeye nektar

akımından 15 gün önce son verilmelidir. Bunu izleyen bir sonraki besleme ise son bal

hasadından sonra yapılmalıdır. Arılıkta yapılan her uygulama mutlaka düzenli olarak

kovan sicil defterine yazılmalı, yapılan besleme, kullanılan ürünün tipi, tarihi, miktarı

ve besleme yapılan kovan numaraları ile ilgili bilgiler kaydedilmelidir (Yücel, 2005).

Hastalık ve Zararlılarla Mücadele Yöntemleri

Hastalık ve zararlılardan korunmak için hastalıklara dayanıklı ırklar veya ekotipler

seçilmeli, ana arılar düzenli olarak yenilenmeli, kovanlarda düzenli hastalık ve zararlı

kontrolü yapılmalıdır. Koruyucu önlemlere rağmen koloniler hastalanır veya zarar

görürse, hemen tedaviye alınmalı ve gerekirse koloniler izole edilmelidir. Tedaviye

uygun olması kaydıyla kimyasal bileşimli ilaçlar yerine fitoterapik ve homeoterapik

tedavi yöntemleri kullanılmalıdır. Tüm önlemlere rağmen hastalık görünmüş ise bu

işletmelere 1 yıllık geçiş süresi uygulanmaktadır (Anonim, 2007b).

Bal arılarında yaygın görülen ve en büyük zararlısı olan Varroa ile mücadelede organik

kökenli, balda ve balmumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler kullanılmalıdır.

Tütün yaprağının kullanılması sonucunda %75 oranında, okaliptüs ve defne

yapraklarının kullanılması ileVarroa üzerinde %44-48 oranında, kekik yaprağının

kullanılması ile Varroa akarı sayısında %93 oranında azalma belirlenmiştir (Yücel,

2005). Varroa zararlısı ile mücadelede “Biyolojik yöntem” olarak tanımlanan erkek arı

gözlerinin erken ilkbaharda imha edilmesi Varroa’nın gelişmesini doğal olarak

engellenmektedir. Yönetmelik bu amaçla erkek arı gözlü peteklerin imha edilmesine

izin vermektedir (Anonim, 2007b).

Ürünlerin şlenmesi, Paketlenmesi ve Depolanması

Kullanılan ambalajlar cam, tahta ve özel üretilmiş uygun organik kaplama

maddelerinden yapılmalıdır. Balın sağımı sırasında kimyasal sentetik kovucu

maddelerin kullanılması yasaktır. Bal hasadı sırasında temiz ve düzenli bir sistemin

kurulması, balların konulacağı kapların titizlikle temizlenmesi ve hazırlanması

gerekmektedir. Organik arı ürünlerinin ambalajlanması esnasında ürünün niteliğinin

bozulmamasına dikkat edilmelidir. Ürünün organik yapısını koruyacak bütün hijyenik

tedbirler alınmalıdır. Organik arı ürünleri konvansiyonel ürünlerden ayrı olarak

depolanmalı ve depolama sırasında herhangi bir kimyasal ilaç kullanılmamalıdır. Arı

________________________________________

Page 9

9

ürünlerinin depolanması sırasında oluşabilecek nem, sıcaklık ve ışık değişimlerine

dikkat etmek gerekmektedir (Yücel, 2005).

Organik Arı Yetiştiriciliği Yönetmeliği

Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de ekolojik dengenin korunması,

organik tarımsal faaliyetlerin yürütülmesi, organik tarımsal üretimin ve pazarlamanın

düzenlenmesi, geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek

amacı ile 1/12/2004 tarihli ve 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu’na dayanılarak

yapılan düzenlemeler ile 10 Haziran 2005 tarihli 25841 sayılı yeni bir yönetmelik

hazırlanmıştır. Bu yönetmelik her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile

kullanılacak girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini,

orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu

ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması,

pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması, denetimi ile cezai hükümlere ilişkin teknik

ve idari hususları kapsamaktadır (Anonim, 2007b).

Sonuç

Organik arıcılıkta hedeflenen verim ve kalitenin sağlanabilmesi için üreticilere teknik ve

ekonomik konularda bilgi akışının sağlanmasının şart olduğu ve geçiş sürecinde

üreticilerle yakın ilişkinin etkili olacağı bilinen gerçektir. Her yöre üreticisi için

önceliklerin ayrı ayrı belirlenerek ele alınması başarıyı arttıracaktır. Yine bugüne kadar

yapılan uygulamalarda organik arıcılık sistemin başarılı ve uzun süreli olması için

desteklerin bütün olarak ele alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Organik tarım

özellikle Avrupa Birliği Ülkeleri’nde kırsal kalkınma politikalarına entegre edilmeye

çalışılmakta, kırsal kalkınmaya yapacağı destek de açıkça belirtilmektedir. Kırsal

alanlarda kalkınmanın piyasa güçlerine dayanan, rekabetçi bir sistemi kurarak

gerçekleştirebileceği “araç” olarak organik tarımı keşfetmiştir. Birçok araştırmacı da

organik tarımda bu yönde bir politika oluşturulması gereğini vurgulamakta, aksi halde

geçmişte olduğu gibi organik ürün bolluğu nedeniyle üreticinin ürününü satamayacağı

ve düşük fiyatlar nedeniyle organik üretimin olumsuz yönde etkileneceğine dikkat

çekmiştir.

Türkiye’de organik arıcılığa geçişte başarılı olabilmek için üreticilere sağlanacak

finansal desteklere, hızlı bilgi akışına, geniş ürün yelpazesine, uluslararası standartlara

uygun üretime, ulusal semboller ile koruma ve plânlamaya yönelik çalışmalara ağırlık

________________________________________

Page 10

10

verilmelidir. Pazarlama kanallarının çeşitlenmesi organik tarıma geçişi hızlandıracaktır.

Özellikle Türkiye’nin Doğu Bölgelerinde ulaşım imkânlarının kısıtlı olduğu, tarımsal

amaçlı ilâçlama ve gübrelemenin olmadığı alanların fazla oluşu organik arıcılığa doğal

bir ortam sağlamaktadır. Türkiye arıcılığı için önemli bir potansiyeli de elinde

bulunduran Doğu Anadolu Bölgesi, başta arıcılar olmak üzere tarımsal faaliyetlerde

bulunan üreticilerin bilinçlendirilmesi ile var olan potansiyelden en üst seviyede

yararlanılmasına olanak sağlayacaktır. Bu sayede Türkiye’nin konvansiyonel bal

üretiminde olduğu gibi organik bal üretiminde de dünya sıralamasında üst sıralarda yer

alması ve ihracatta söz sahibi olması mümkündür.

Kaynaklar

Altuğ, T. 2005. spanya’da organik tarım. http://www.bugday.org/article.php?ID=72

(14.Mart 2006).

Anonim. 2006. Organic farming in europe. http://wwww.organic-euro (22 Ocak 2006).

Anonim. 2007a. Dünya’da organik tarım. http://www.egeliihracatcılar.com/organik

tarım (12 Nisan 2007).

Anonim. 2007b. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik Tarım yönetmeliği.

Organik

Arı

Yetiştiriciliği.

http://www.tarim.gov.tr/uretim/organiktarim/organik.doc (12 Nisan 2007).

Anonim. 2007c. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik Tarım statistikleri.

http://www.tarım.gov.tr/organik tarım (12 Nisan 2007).

Emsen, B., Genç, F. 2004. Organik bal üretimi, IV. Zootekni Bilim Kongresi 01–03

Eylül 2004, Isparta.

Kısagüner, K. 2001. Avrupa Birliği’nde kırsal kalkınma süreci ve organik tarım. T.C.

Dış lişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı. Ankara.

Öztürk, A.. 2004. Organic honey production in Turkey. 1 st nternational Congress on

Organic Animal Production and Food Safety, 28 April- 1 May 2004, Kusadasi,

Turkey.

Saner, G., Engindeniz, S. 2001. Hayvancılıkta organik üretime geçiş olanakları ve

Türkiye üzerine bir değerlendirme, Türkiye 2. Ekolojik Tarım Sempozyumu 14-

16 Kasım 2001, Antalya.

Sundrum, A. 2001. Organic livestock farming: A Critical Review, Livestock Production

Science, 67(3):207-215.

________________________________________

Page 11

11

Şahinler, N., Ceylan, D.A., Gül, A. 2003. 1970’li yıllardan günümüze Türkiye

arıcılığının değerlendirilmesi, II. Marmara Arıcılık Kongresi 28-30 Nisan 2003,

Yalova.

Uygur, Ş.Ö. 2004. Organik arıcılık. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü

Bülteni, 118 No’lu Broşür, Menemen, zmir.

Uğur, E. 2004. Organik üretimde bal önem kazanıyor. zmir Ticaret Odası Başkanlığı

Araştırma ve Geliştirme Müdürlüğü Bülteni, zmir.

Yücel, B. 2005. Organik arıcılığın ülkemizdeki vizyonu. Hasad Dergisi, 241:56-61.



5 Ekim 2011 Çarşamba

Propolisin Tarihçesi



Propolis insanoğlu tarafından binlerce yıldır kullanılmaktadır. Günümüzde ise artan bir popülerlik kazanmıştır. Arılar propolisi milyonlarca, insanlarsa binlerce yıldır kullanmaktadır. Arılar ve insanoğlu propolisi yararlı ve faydalı bulmaktadır. İnsanlık için bu reçinemsi yapının keşfedilen yararları henüz çok az kalmaktadır.

Propolis geçmiş dönemlerden beri çeşitli amaçlarda özellikle tıpta kullanılmaktadır. Eski Yunan yazıtları bu maddeyi iltihaplanan yaralar ve çürükler için kür olarak tanımlarken Roma’da yara üzerine konulan lapa benzeri karışımın yapımında pratisyenler tarafından kullanılmaktadır. İbranice eski vasiyetnamelerde tzori olarak geçmektedir ve terapetik özellikleri ile anılmaktadır. Avrupa’daki 12 yy. kayıtları propolisin medikal preparatlarının ağız ve yara enfeksiyonlarının tedavisi ve diş sağlığı için kullanımından bahseder. Propolisin yara iyileştirme özellikleri eski çağlarda Avrupa ve Kuzey Afrika’da, Mısır, Yunan ve Romalılarca bilinmekteydi.

http://www.organikbal.com/

http://www.aricilikmalzemeleri.web.tr/

2 Ekim 2011 Pazar

BALLARDA HATALI İLAÇ KULLANIMI SONUCU MEYDANA GELEN KALINTILARIN2/10/2011 ·


Yrd.Doç.Dr. Yavuz Kürşad DAŞ, Prof.Dr. Abdurrahman AKSOY

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji-Toksikoloji Anabilim Dalı, SAMSUN

Arıcılık, bal arısını belli amaçlar doğrultusunda kullanabilme ve yönetebilmedir. Bal arıları; bal, balmumu, arı sütü, arı zehiri, çiçek tozu, propolis gibi insan sağlığı ve beslenmesi yönünden son derece değerli ürünler üretmesi ve toplaması yanında yapılan bitkilerde tozlaşma hizmetleri ile de tabiatta ve tarımsal üretimde hayati öneme sahiptirler (1,14).



Bal bitki nektarlarının, bitkilerin canlı kısımlarının salgılarının veya bitkilerin canlı kısımları üzerinde yaşayan bitki emici böceklerin salgılarının bal arısı (Apis mellifera) tarafından toplandıktan sonra kendine özgü maddelerle birleştirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte depolayarak olgunlaştırdığı doğal üründür (6)



Arı hastalıkları ülkemiz arıcılığında önemli kayıplara yol açmakta olup, bilinçli bir ilaç kullanımı olduğunu söylemek oldukça zordur. Özellikle kış kayıpları olarak kayda geçen veya arıcılar arasında kış kayıpları olarak değerlendirilen kayıpların çoğu aslında arı hastalıklarının öldürücü seviyeye gelmesi ve kış aylarında kolonilerin sönmesidir. Hastalıkları belirlemeden kokteyl şeklinde değişik kimyasal ve antibiyotiklerin karıştırılıp arılara verilmesi ise oldukça zararlıdır. Değişik sınıf ve etki mekanizmalarına sahip ilaçların bir arada ve aynı zamanda kullanılması ilaç etkinliğini değiştirmekte, hastalıkları etkilememekte yada tam tersine arılarda öldürücü sonuçlar oluşturmaktadır. Bunun yanında arı ürünlerinde kalıntı sorunu yaratmakta ve böylece insanlar için yararlı bir ürünü riskli bir hale getirmektedir (3)



Gerek hayvanlar ve gerekse bitkiler veya tarım ürünleri ile bunların çevresinde kullanılan ilaç ve kimyasal maddelerin birçoğu, uygulandıkları alan ve canlıların vücudunda kısmen parçalanarak etkisiz veya zararsız hale gelirken veya getirilirken, bazıları (organik klorlu bileşikler, poliklorobifeniller, polibromobifeniller, metaller, bazı mantar ilaçları gibi) da son derece yavaş ayrışmaları dolayısıyla, bunlarda giderek artan miktarlarda birikirler; böylece besin zinciri yoluyla son tüketici olan insana ulaşırlar (11).



Yukarıda sıralanan etkilerden kaçınmak amacıyla besinlerdeki ilaç ve kimyasal madde kalıntı düzeylerini ortaya koymak için son derece duyarlı (mikro g/kg ve hatta ng/kg düzeyinde bile ölçüm yapabilen), güvenilir ve tekrarlanabilir analiz yöntemleri geliştirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ), Avrupa Birliği’nin ilgili komisyonları, ABD’deki Besin ve İlaç İdaresi gibi kuruluşlar (FDA), yaptıkları çalışmalarla, tüketici sağlığının korunması da dahil, ilaç kalıntılarının yol açabilecekleri ekonomik ve sosyal yönlü olumsuzluklarının önlenmesi için çalışmakta, diğer ülkelerle birlikteliğin sağlanması için çaba sarf etmektedirler (10).



Ballarda ilaç kalıntıları başlıca iki yoldan kaynaklanır. Bunlardan ilki arı hastalıklarının sağaltımı amacıyla kovanda ilaç uygulanmasıdır. İlaç kalıntısının diğer nedeni zirai mücadelede kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar işçi arıların balın ham maddesi olan bitki özlerini emmesi ile arılar tarafından alınıp kovana getirilir. İnsektisit amaçla kullanılan bu ilaçlar arılar için de zehirlidir ama kullanılan miktar düşük olduğu için genellikle arıların ölmesine sebep olmazlar. Ancak, balda kalıntıya neden olurlar (10)



Arı hastalıkları için son yıllarda ilaç kullanımı önemli derecede yaygınlaşmıştır. Ancak ilaçların, özellikle, antibiyotiklerin gelişi güzel kullanılması beklenen başarıyı önemli ölçüde etkilemiştir. Zira bazı hastalık yapıcı mikroorganizma türlerinin yaygın ve bilinçsizce kullanılması ilaçlara karşı toleransın artışına yol açtığı gibi dirençli suşların ortaya çıkışı da kaçınılmaz olmuştur. Bu nedenle ilaç seçiminin özellikle antibiyotik seçiminin yapılmasında hastalık etkenlerinin antibiyotiklere karşı duyarlılık derecelerinin bilinmesinde büyük yarar vardır. Özellikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bal arıları için bu amaçla ruhsatlandırılmış ve Veteriner Hekim Reçetesi ile satılacak ilaçlar kullanılmak suretiyle ilaçlama yapılmalıdır (4).



Arı hastalık ve zararlılarına karşı kullanılacak ilaçlar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca ruhsatlandırılmaktadır. Dünyadaki gelişmelere bağlı olarak bazı ilaçların kullanımları kalıntıya sebep olmaları nedeniyle (özellikle antibiyotikler) sınırlandırılmıştır. Amerikan Yavru Çürüklüğü, Avrupa Yavru Çürüklüğü ve Septisemi için daha önce kullanımına izin verilmiş olan eritromisinin arılarda kullanımı kaldırılmıştır Bal arılarında bakterilerden ileri gelen hastalıklar (Amerikan Yavru Çürüklüğü, Avrupa Yavru Çürüklüğü, Septisemi) için kullanımına izin verilmiş ilaç etkin maddesi bulunmadığından ruhsatlı bir müstahzar da yoktur. Bal arıları için önemli olan parazitler; Varroa jacobsoni (Arı canavarı), Acarapis woodi (Trakea akarı), Meloe variegatus (Yakı böceği), Senotainia tricuspis’tir. Arıcılıkta önemli olan bal arısı zararlıları; Büyük Balmumu Güvesi, Küçük Bal Mumu Güvesi, Arı Biti Ölübaş kelebeği’dir. Arılardaki bu parazitlere karşı ruhsatlandırılmış ilaç etkin maddeleri amitraz, flumethrin, coumaphos, formik asit ve timoldur (2).



Varroa hastalığına karşı akarisid özelliğe sahip ilaç uygularken laboratuvar testlerinden geçirilmemiş, arı ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olan kimyasal maddeler kullanılmamalıdır. İlaçlar mutlaka tarif edildiği şekilde ve uygun dozda kullanılmalıdır. Bal hasatı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır. İlaçlama genellikle hava sıcaklığının 14° C'nin üstünde olduğu günlerde ve arıların kovana döndükleri tercihen akşam saatlerinde yapılmalıdır. Kovanda bölme tahtaları varsa ilaçlama sırasında çıkartılarak arıların serbest hareket etmeleri sağlanmalıdır, Fumigant şeritlerin alevli yanmamasına dikkat edilmeli, uygulama sırasında maske, eldiven, gözlük takılmalıdır. Bu kapsamda erken ilkbahar ve özellikle geç sonbahar döneminde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bal arıları için bu amaçla ruhsatlandırılmış ve Veteriner Hekim Reçetesi ile satılacak ilaçlar kullanılmak suretiyle düzenli ilaçlama yapılmalıdır. Bu şekilde balda ilaç kalıntısının en aza indirgenmesi de temin edilmiş olacaktır. Ayrıca coğrafi durum ve iklim şartları çerçevesinde aynı bölgedeki tüm arılıkların da eş zamanlı olarak ilaçlanması sağlanmalı ve bu denetlenmelidir. Münavebeli olarak ilaç kullanımının sağlanması, Varroaların bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü az sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli popülasyonların oluşmasına neden olabilmektedir (5).



Ballarda kalıntı olarak bulunmasına izin verilen ilaç ve kimyasal maddelerin tolerans sınırları Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğinde belirtilmiştir. Buna göre ballarda pestisid etkin madde miktarı toplam 0.01 mg/kg’ı geçmemelidir. Ayrıca peteklerde bulunan mum güvesine karşı kullanılan naftalenin ballarda bulunmasına izin verilen kalıntı miktarı 0.01 mikro g/kg’dır.6 Türk Gıda Kodeksi’ne göre ballarda kalıntı olarak bulunmasına izin verilen veteriner ilaçları miktarları amitraz ve coumaphos için 200 mg/kg, cymiazol için 1000 mg/kg’dır (13).



Bal için ilaç kalıntı arınma süresi “GÜN” olarak ifade edilir. Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra 30 gün boyunca elde edilen bal insan tüketimine sunulmamalıdır. Arıların bal üretimine başlamasına en az 32 gün kala ve bal üretimi boyunca kullanılamaz. İlaç uygulanan kovanlardan elde edilen ballar insan tüketimine sunulmamalıdır. Arıların bal üretmeye (tutmaya) başlamasından itibaren bal hasadına kadar ilaç kullanılamaz. İnsan tüketimine sunulacak olan polen, arı sütü, propolis vs toplama ve üretme döneminde kovanlara (arılara) uygulanamaz. Bal akımı (bal tutumu) süresince ve bal akımının başlamasına asgari 3 gün kala uygulanmamalıdır (9).



Avrupa Birliği Konseyi’nin 29 Nisan 1996 tarihinde yayınlamış olduğu 96/23/EC Direktifi, Avrupa Birliği’ne üye, aday ve aday adayı ülkelerle ticaret yapan diğer ülkeler için canlı hayvan ve hayvansal ürünlerde ilaç ve kimyasal madde kalıntısı sorununa ilişkin çeşitli kurallar getirmiştir. Türkiye Avrupa Birliği’ne aday adayı ve üye ülkelerle ticaret yapan bir ülke olduğu için, üye ülkelere yapacağı canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatında bu direktifin getirmiş olduğu kurallara uyma zorunluluğu vardır. 96/23/EC Direktifi’ne göre ballarda kalıntısı izlenilmesi gereken madde grupları B1 (antibakteriyel maddeler-sülfonamid ve kinolonlar da dahil), B2c (sentetik piretroid ve karbamat insektisidler), B3a (OK bileşikler-Poliklorobifeniller dahil) ve B3b (OF insektisidler)’dir.7 Eğer bir veteriner ilacı için belirlenmiş bir Maksimum Kalıntı Limiti (MRL) yok ise bu durumda bu ilacın kalıntısının balda veya petekte bulunmaması gerekir. Avrupa Birliği’ne bal ihracatı yapan ülkelerin, MRL belirtilmemiş ilaçların kalıntıları için, günümüz teknolojisinde genel kabul edilen tespit limiti olan 10 mikro g/kg (ppb) sınırına uymaları önerilmektedir (12)





KAYNAKLAR



1. ARI YETİŞTİRİCİLİĞİ (2002). Erişim: [http://www.tarim.gov.tr/Bilgi/yetistiricilik/ariyetistiriciligi.htm]. Erişim tarihi: 24.09.2002.

2. AKPINAR, Ş. (2007). Balda kalıntı: Erişim: [http://www.ordutarim.gov.tr/subeleler/kontrol/BAL/ baldakalinti.doc]. Erişim tarihi: 22.02.2007.

3. AYDIN, L., ÇAKMAK, İ., GÜLEĞEN, E., KORKUT, M. (2003). Güney Marmara Bölgesi Arı Hastalıkları ve Zararlıları Anket Sonuçları. Uludağ Arıcılık Derg. Şubat: 37–40.

4. BAL ARILARININ AMERİKAN YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ HASTALIĞINA KARŞI KORUNMA VE MÜCADELE TALİMATI (2001). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Hukuki Dayanak: 12.11.2001 tarih ve HSHD-HHM–10474–029963 Sayılı Koruma ve Kont Gn. Md. Yazısı. KKGM - Akay Cad. No:3 Bakanlıklar/ANKARA. Erişim: [http://www.kkgm.gov.tr/talimat/ amr_yavru.html]. Erişim tarihi: 21.02.2007.

5. BAL ARILARININ VARROOSİS’İNE KARŞI KORUNMA VE MÜCADELE TALİMATI (2001). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Hukuki Dayanak: 12.11.2001 tarih ve HSHD-HHM-10474-029963 Sayılı Koruma ve Kont Gn. Md. Yazısı. KKGM - Akay Cad. No:3 Bakanlıklar/ANKARA. Erişim: [http://www.kkgm.gov.tr/talimat/varroasis.html]. Erişim tarihi: 21.02.2007.

6. BAL TEBLİGİ (2005) Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği Tebliğ No: 2005/49. Resmi Gazete 17.12.2005 Tarih, 26026 Sayı. 7. COUNCIL DIRECTIVE 96/23/EC (1996). On measures to monitor cetain substances and residues thereof in live animals and animal products and repealing Directives 85/358/EEC and 86/469/EEC and Decisions 89/187/EEC and 91/664/EEC. Of. J. EC. No: L 125/11. 23.05.1996.

8. DAŞ, Y.K. (2004). Türkiye’de Üretilen Ballarda Bazı Organik Fosforlu ve Sentetik Piretroid İnsektisit Kalıntılarının İncelenmesi. Doktora tezi. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Ankara.

9. GIDALARDAKİ İLAÇ KALINTI UYARILARI HAKKINDA TALİMAT (2002). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Tamim No: 2002 / 11. KKGM - Akay Cad. No:3 Bakanlıklar/ANKARA. Erişim: [http://www.kkgm.gov.tr/talimat/gidalarda_ilac_kalinti_uyarilari.html]. Erişim tarihi: 21.02.2007.

10. KAYA, S., PİRİNÇCİ, İ., TRAŞ, B., ÜNSAL, A., BİLGİLİ, A., AKAR, F., DOĞAN, A., YARSAN, E. (2002). Veteriner Hekimliğinde Toksikoloji. 2.Baskı, Medisan Yayınevi, Ankara.

11. KAYA, S., PİRİNÇCİ, İ., ÜNSAL, İ.A., KARAER, Z., TRAŞ, B., BİLGİLİ, A., AKAR, F., DOĞAN, A. (2002). Veteriner Hekimliğinde Farmakoloji. 2. Cilt, 3.Baskı, Medisan Yayınevi. Ankara.

12. SUNAY, A.E. (2006). Balda antibiyotik kalıntısı sorunu. Uludağ Arıcılık Derg. Kasım: 143-148.

13. TÜRK GIDA KODEKSİ–HAYVANSAL KÖKENLİ GIDALARDA VETERİNER İLAÇLARI MAKSİMUM KALINTI LİMİTLERİ TEBLİĞİ (2002). T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ve Sağlık Bakanlığından. Tebliğ No:2002/30. Resmi Gazete İlk Yayın 28.04.2002 24739, 1. Değişiklik 11.02.2004 25370, 2. Değişiklik 06.06.2005 25837. Erişim: [http://www.okyanusbilgiambari.com/tgm/Tebl/T-Bulasan-VeterinerilaclariMaksimumkalinti.pdf]. Erişim tarihi: 21.02.2007.

14. ZEYBEK, H. (1991). Arı Hastalıkları ve Zararlıları. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Hayvan Hastalıkları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü. Etlik / Ankara.



www.organikbal.com



www.aricilikmalzemeleri.web.tr